NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
حَدَّثَنَا
نَافِعُ بْنُ
عُمَرَ عَنْ
ابْنِ أَبِي
مُلَيْكَةَ
قَالَ كَتَبَ
إِلَيَّ
ابْنُ
عَبَّاسٍ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَضَى
بِالْيَمِينِ
عَلَى
الْمُدَّعَى
عَلَيْهِ
İbn Ebî Müleyke'den
(şöyle) dediği rivayet olunmuştur: İbn Abbas r.a. bana bir mektup yazarak
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, yeminin davalı üzerine düştüğüne
hükmettiğini bildirdi.
Diğer tahric: Buhari,
şehadat, rehn, tefsiri sure (Al-i imran); Müslim, akdiye; Tirmizî, ahkâm; Ahmed
b. Hanbel, I, 253, 288, 323, 351, 356, 363, II, 70.
AÇIKLAMA:
"Davacı"
sözü, zahirî duruma ters düşen ve sükut etmesi davanm düşmesine ve davayı
kaybetmesine sebep olan kimse anlamına gelir. Davacının sözleri zahire ters
düştüğü için onun sözlerine inanmak zor olduğundan kendisine inanabilmek için
yemin etmesi yeterli değildir. Onun sözlerine inanabilmek için kuvvetli bir
delil getirmesi gerekir.
Davalının sözleri ise
zahire uygun olduğundan, onun kendini savunmak gayesiyle söylediği sözlerin
doğruluğuna inanabilmek için sadece bir yemin etmesi yeterlidir.[Bk.
Mübârekfurî, Tuhfetü'l-Ahvezî, IV, 571]
Binaenaleyh, hâkim
huzuruna gelen davacıyı dinledikten sonra eğer davalı, aleyhindeki iddiaları
ikrar ederse hâkim onu ikrarı ile ilzam eder, aleyhine hüküm vererek davayı
neticelendirir. Fakat davalı, aleyhindeki iddiayı inkâr ve reddederse hâkim bu
sefer davacıdan beyyine (delil) ister. Davacı bu beyyineyi getirerek davasını
isbat ettiği takdirde hâkim davalının aleyhine hüküm verir. Davacı davasını
isbat için delil getirmekten ve dolayisıyle davasını isbattan aciz kaldığı
takdirde, hâkim davacının isteğiyle davalıya yemin teklif eder. Eğer davalı
yemin ederse davalıyı davadan men eder.[Bk. Süleyman Hasbî, Tafsil li-Tavzîhi'l
Kavâidi'l-Fıkhiyye ve'l-Usûliyye Evvelil-Mecelleti'l- Ahkâmi'l-Adliyye,198.]
Eğer davalı yeminden
kaçınırsa hâkim onun yeminden kaçınmasıyla hüküm verip davayı neticelendirir.
Davalı yeminden kaçındığı için davacıya yemin teklif edilmez. İmam Şafiî'ye
göre ise, bu durumda hâkim yemini davacıya teklif eder, eğer davacı yemin
ederse davacı lehine hüküm verir.[Bk. Erkan Arif, Gurer ve Dürer Tercemesi,IV,
160.]
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerif hakkında Avnü'l-Ma'bûd yazarı şöyle diyor:
"Bu hadis; davacı
ile davalı arasında bir görüşüp konuşma olduğu bilinsin bilinmesin, davalıya
mutlaka yemin ettirilir, diyen âlimler çoğunluğu ile Şafiî mezhebinin lehine
bir delildir.
İmam Mâlik ile
taraftarlarına, meşhur yedi fıkıh âlimine ve Medineli fakîhlere göre ise;
davalıya yemin teklif edilmesi için davalı ile davacı arasında görüşüp konuşma,
alışveriş yapma gibi bir ilişkinin bulunması gerekir. Çünkü böyle bir şart
bulunmadığı takdirde, kötü niyetli kişilerin yalancı şahitlere yemin ettirmek
suretiyle fazilet sahiplerinin mallarını ellerinden alma fırsatı doğar.
Taraflar arasındaki bu
ilişkinin mahiyyeti konusunda âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre bu,
iki taraftan birinin diğerinden alışveriş ve veresiye muamele yaptığı bir ya
da iki şahitle ispatlanmış olur. Bazılarına göre de, taraflar arasında böyle
bir muamele yapılmış olmasının ihtimal dahilinde olması bu ilişkinin
varsayılmasi için yeterlidir. Ancak çoğunluk âlimlere göre; bu şartı geçerli
kılacak kitaptan, sünnetten ve icmâdan hiçbir delil mevcut değildir."